Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa
İlkçağdan Günümüze Urfa'da Sanat ve Edebiyat
Osmanlı Dönemi (1516-1923) Hikmet Asıl adı Ahmet’tir. Babası
Şefkatzâde Eyyub Efendi’dir. 1832 yılında Urfa’nın Pazar Camii Mahallesi’nde
doğmuştur. İlk tahsilini babasından aldıktan sonra Hasan Paşa Medresesi’ne
girmiş, tefsir ilmini Müftü Abdüllatif Efendi’den, diğer ilimleri de Müderris
Hacı Mustafa Efendi’den öğrenmiştir. İcâzetnamesini de bu kişiden almıştır.
İleri derecedeki zekâsıyla kendisini tanıtmış, daha öğrenci iken hocalarıyla
ilmi tartışmalara girişmiş, hocaları olmadığı zaman arkadaşlarına ders
vermiştir. Hafızası kuvvetli, muhakemesi sağlam, görüşleri keskin bir kişiliğe
sahiptir. Ne zaman medreseyi bitirdiğini bilemiyoruz. Medreseyi bitirdikten
sonra bir müddet hocasına muavinlik ettiğini, daha sonra da Aşar Mültezimliği
yaptığını biliyoruz. Kendisi Şeddâdiler’in Asiyan oymağına bağlı Suruç
köylerinde Mültezimlik yapmıştır. Refah içinde yaşamış, çevresine cömert
davranmıştır. Evlenmemiştir. Bir kaza sonucu sol gözü görmez olmuştur. Berduş
olan şair, espirili bir kişiliğe sahip olup hazırcevaplılığıyla ün salmıştır.
Şairin yazdığı Divan’ı ve Mecmua-i Hicviyyat eserlerini zamanın Urfa Mutasarrıfı
Süleyman Şefik Paşa bastırmak üzere İstanbul’a götürmüş, ne yazık ki, paşanın
iki ay sonra ölmesi üzerine eser kaybolmuştur. Güçlü ve dile hakim bir şairdir.
Şiirinde bilginin izleri kuvvetlidir. Şiirin her türünde Türkçe, Arapça ve
Farsça şiirler, keskin hicivler yazmıştır. Şiirlerinin ekserisi irticalidir.
Hikemi aşk şiirleriyle Hikmet, Urfa’da Nâbi’den sonra gelen en büyük şairdir.
Onun edebiyatımıza mal olmayışının tek nedeni Urfa’ya sıkışıp kalmasıdır.
Kardeşi Mehmed’e ilk eğitimi vermiş, hatta “Şevket” mahlasını kardeşine kendisi
bulmuştur. Urfa’da klasik geleneğin güçlü bir şekilde yaşadığı bu dönemde Fuzûli
ve Nâbi edebi ekollerinin tesiri güçlü ve canlı bir tarzda devam ediyordu.
Birçok Urfalı şair gibi Hikmet de Nâbi geleneğini sürdüren ve bu yolda başarılı
örnekler veren bir şairdir. Gerek kendi devrinde ve gerekse kendisinden sonra gelenler Şair Hikmet’i
benimsemiş, onun bir bakıma tahakkümü altında denebilecek bir duyguyla
gazellerini yazmışlardır. Şairin teşvik ve desteğiyle Hasan Padişah Kütüphânesi
kurulmuş ve bu kütüphâneye de bizzat kendisi bir kitabe yazmıştır. 1878 yılında
Urfa’da vefat etmiş ve Harrankapı Mezarlığı’na defnedilmiştir. Şiirlerinden Örnekler: Gazel Bâgbân oldum nihâl-i yâsemini beslerim
Dâye-i aşkım o şûh-i nâzenini beslerim Şirr ü şeker feyz-i câridir dil-i masmumdan
Bir mukaddes tıfl-feş ruh’ül emini beslerim Katr-i eşkı nüzul ettikçe rahmet cûş eder
Âb-ı âlem-gir-i bakiyim zemini beslerim. Cûy-veş hûnin revan olsun rızâ-yı Hakk içün
Ben Hüseyin-i Kerbelâyım mâh-ı dini beslerim Derd-i endûh-ı belâ bir lahza nâbûd olmasın
HİKMET ol ağniyâdan kalb-i hazini beklerim. Gazel Mahmil-i Leylâ-yı zevk ettikçe şavkım
Kays-veş Bâdiye-pir olur dil raksa gelmiş İsa-veş Hüdhüdüm kâr-ı zemin şerh-i meserettir bana
Keşf-i sak etmem kavarın görüp Belkıs-veş Gamze kateyler beni feyz-i lebin ihyâ eder
Mu’cize izhar eder canım benim Circis-veş Duzeh-i hicri geçip yettim behişt-i vuslata
Mevtten sonra hayy oldum ben dahi İdris-veş
Dil muhabbet ilmini mahbûblardan ahz eder
Kûşe-i meyhânede İncil okur Kişiş-veş Şerh-i derd-i aşk-ı yari böyle tahrir eyledim
HİKMET olsun maceramız Kays ile tahmiş-veş
|