Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa
İlkçağdan Günümüze Urfa'da Sanat ve Edebiyat
Osmanlı Dönemi (1516-1923) Abdi 1857 yılında Urfa’da doğmuştur. Babası Hacı Abdizâde Emin Efendi’dir.
Okuma ve yazmayı mahalle mektebinde öğrenmiş ve 1870 yılında Dabakhâne
Medresesi’ne devam etmiştir. 1872 yılında buradan ayrılarak Rüşdiye’ye kaydolmuş
ve burayı bitirdikten sonra memuriyet hayatına atılmıştır. İlk görevi Urfa
Tahrirat Kalemi Kâtipliği’dir. Burada dört yıl çalışmış, bu sıralarda şiir
yazmaya başlamıştır. Sırasıyla aynı dairede Müsevvidlik (Proje görevlisi),
Hakkâri Tahrirat Müdürlüğü, Harran Tahrirat Müdür Vekilliği, Maraş İdâre Meclisi
Başkâtipliği görevlerinde bulunmuş ve bu son görevinden 1911 yılında emekliye
ayrılmıştır. 1887 yılında Hacc’a gitmiştir. 1910 yılında Harbiye’den Topçu
Üsteğmen olarak mezun olan oğlunun 1911 yılında bir manevrada şehit olduğu
haberi üzerine felç olmuş, gördüğü birçok tedaviye rağmen hayatının sonuna kadar
şifa bulamamıştır. Divanındaki nazirelere bakıldığında Abdi’nin geniş bir divan kültürü olduğu,
Fuzûli, Fehim, Rıf’at, Koca Ragıp Paşa, Ruhi, Vehbi, Şem’i ve Nâbi gibi ünlü
divan şairlerinin divanlarını gözden geçirdiği anlaşılmaktadır. Abdi, Klasik
Divan şiirinden çokça etkilenen bir şairdir. Çok divan okumuş ve bu okuduğu
divanların etkisinde kalmıştır. Yazdığı şiirlerin büyük çoğunluğu naziredir. Bu
bakımdan onun zikredilecek en önemli tarafı bir nazire şairi olduğudur.
Şiirlerindeki konu, tüm divan şiirinde olduğu gibi aşk, şarap ve hikmettir.
Derinden sezilen bir tasavvuf havası da gözden kaçmaz. Şiirlerine hakim olan
duygu hüzündür. Bu hüzün mersiyelerde daha açıktır. Abdi’nin şiirlerindeki
karamsar havanın ise kişisel kederlerinden kaynaklandığı bilinmektedir.
Felçliğinden dolayı elleri titreyen Abdi, kendisi söylemiş yeğenleri yazmıştır.
Çağına göre Abdi’nin dili oldukça sadedir. Yer yer konuşma diline yakın şiirler
yazmıştır. Urfa sıra gecelerinde gazellerinin oldukça çok okunması, dilinin
sadeliği ve konularının hüzün olmasından dolayıdır. Zira Urfa yanık türkülerin
sevildiği, kapalı toplum olduğu için platonik aşkların bol olduğu bir şehirdir.
Abdi’nin Nezihe Hanım’ın gazellerinin Urfa sıra gecelerinde okunmasının sebebi
sade bir dil ile aşk ve hüzün konularını işlemesindendir. 1893-1894 yıllarında Halep vilayetinde bulunduğu bilinen Abdi, aynı zamanda
Halep Vilâyet Gazetesi’nin yöneticiliğini de yapmıştır. Geçirdiği rahatsızlıktan
dolayı ömrünün sonuna kadar bakıma muhtaç bir halde yaşayan Abdi, yalnızlık,
hastalık ve evlat acısı içinde 1941 yılında Urfa’da vefat eder. Abdi’nin şiirleri yapı olarak beyit düzenine dayanır. Kafiye düzeni olarak ta
kaside, gazel ve mesnevi tarzını tercih etmiştir. 193 adet şiiri mevcut olup
yapı olarak ta divançe niteliğindedir. Tam bir divan niteliği taşımaz. Gazellerinden Örnekler Vefa yok dil-rübâda bezm-i işrette muhabbet yok
Gönülde sabr sakide mürüvvet
meyde lezzet yok Ederler sohbet-i huban ile def’i elem herkes
Dil-i nâ-şaddan gayri bana hem
derd ü mihnet yok Cemal-i yari görmekle sâfâ-yab olmak isterdim
Rakib-i bed-menişten rü’yet-i
dildara fırsat Gidersen kuy-i canane saba var halimi arz et
Tenimde tab ü takat gözlerimde
hab-ı rahat yok Tehassürle ne denlü ah ü feryad eylesem
ABDİ Yanar nar-ı muhabbetle vücdum
yare vuslat yok. Ey cefa pişe-i gam cevr ile nalan olasın
Göreyim hai mezellette perişan
olasın Ola ahımla hazan dide bahar-ı hüsnün
Akibet eylediğin cevre peşiman olasın
Yıkıla badı rekabetle binai emelin
Kalasın mastabai yes’de giryan olasın
Seni
de eyleye bir gözleri ahu teshir
Yanasın ateşi firkat ile büryan olasın Etmedim ABDİ-i naçizi sâfâyâb-ı sürur
Dilerim sen de esiri gamı hicran
olasın.
|