Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa
Roma ve Bizans Dönemi (116-639)
Bu Dönemde Yaşamış Sanat ve Edebiyatçılar Roma ve Bizans döneminde Urfa’da faaliyet gösteren Urfa Okulu çevresinde ve
kilise etkisinde gelişip olgunlaşan ve bir gelenek halini alan kültür, sanat ve
edebiyat hayatı, din adamları, şair ve yazarların hayatında da görüleceği gibi
bütün coğrafyayı etkilemiş, bir felsefi akım, mezhep ve değişik düşüncelerin
doğmasına sebep olmuştur. Özellikle şiir ve müziğe bir takım yenilikler getiren
Urfa sanat ve edebiyat hayatı göz ardı edemeyeceğimiz kültürel bir zenginliği
içinde taşımaktadır. Bu konuda Segal şunları söylemektedir: “Edessa sakinleri
çok mükemmel bir şekilde Süryânice yazıp konuşmaları ile saygın bir yer
kazanmışlardır. Edessa Manastırı’nda bulunan katipler, önemli el yazmalarını
kopya ediyorlardı. VII. yüzyılın başında Tagrithli Marutha ve onun biyografi
yazarı Denha gibi öğrenciler, bu manastıra hat sanatı ve el yazmaları
nüshalarını düzeltilmesi işini öğrenmeye geliyorlardı. Marutha Doğu’da Yakubi
Kilisesi’nin başı olan Maphrian oldu; Denha ise onun halefi oldu. Edessa’nın
başta gelen bilginleri, ilk zamanlarda Süryânice çeviri çalışmalarını ellerinde
tutuyorlardı. Şüphesiz onların en çok itina gösterdikleri İncil’in Süryânice
çevirisi idi. Mabboğlu Philoxenus, Beth Germai’de doğmuştu ama Edessa’da öğrenim
görmüştü. Yaklaşık olarak 508 yılında Grek dilinde yazılı olan İncil’in
Süryânice’ye yeni çevirisi için teşvik edici çalışmalar yapmıştı. Eski Ahid’in
Süryânice versiyonları, VI. yüzyılın ortalarında Edessa’da Grekçe öğretmenliği
yapmış olan Nesturi Katolikosu I. Maraba tarafından üretilmiş olduğu
söylenmektedir. İlahi Eserler Edessa’da büyük bir istekle Grek dilinden Süryâni diline
çevrildi. Eusebius’un Kilise Tarihi ve Clement ile Bostralı Titus’un yazıları,
bu yazarlar daha hayatta iken veya ölümlerinden hemen sonra bu eserleri tercüme
etmiş olmalıydı. Bu çalışmaların metinleri Edessa’da 411 ve 462 tarihli el
yazmalarında görülür ve bunlar olasılıkla evvelce birbirini izleyen hattatların
ellerinden geçmiş olmalıdır.” Yine Segal’in yazdığına göre, bu dönemde Urfalı
sanat ve bilim adamları Harran, Viranşehir, Antakya ve Cyrrhus’la bağlantı
halinde idiler. Urfa’daki sanat ve edebiyatın zenginliğini bu dönemde Urfa’da doğmuş,
yaşamış, bir vesileyle Urfa’da bulunmuş, ya da Urfa’da eğitim görmüş meşhur
insanların hayatlarından ve eserlerinden ancak çıkarabiliyoruz. Ayrıca adı geçen
bu insanların yazdıkları kitap, şiir, tarih kitabı, anı ve mektupları birer
sanat eseri olarak ele aldık. Hem eserlerin kendisi hem de eserlerin içinde
geçen sanat dalları dolayısıyla Urfa’da çok köklü şiir, müzik, tiyatro, hat ve
diğer yazım türlerinin olduğunu anlıyoruz. Urfa’daki din ile sanat, düşünce ile
edebiyat iç içe geçtiğinden bir filozof, sanatçı ya da din adamı olarak
karşımıza çıkabilmektedir. Sanat ve edebiyatı anlatırken, bu insanların sanatçı
yönleri üzerinde durmadan geçmek mümkün değildir. Çünkü bunlar hem düşünce, hem
kültür, hem de sanat hayatına doğrudan veya dolaylı olarak etki etmiş
insanlardır. Burada adı geçen sanat ve edebiyat adamlarının Urfa’da doğmasını
değil, burada yaşamasını eksen alarak ayrım yapmaksızın koyduk. Çünkü bu
insanlar Urfa kültüründen çok şeyler aldığı gibi bu kültüre çok şeyler de
bırakmışlardır. Roma ve Bizans dönemi Urfa'da doğmuş, yaşamış, eğitim görmüş ve eserler vermiş isimlere baktığımızda, akla ilk gelenler şunlardır:
|