Kadın-Erkek Giysileri

KADIN VE ERKEK GİYSİLERİ

Giyim, insanlık tarihi kadar eskidir. Giyim kuşam; sanatın, endüstrinin ve aynı zamanda milli kültürün bir parçasıdır. Anadolu halkının yakın zamanlara kadar giydiği ve hâlâ özel günlerde kullandığı giysiler ve başlıklar, bölgeden bölgeye değişmektedir. Bu değişiklikler mahallî gelenekler ile fertlerin birbirinden ayrı olan zevklerinden ve iklim şartlarıyla, tarihî nedenlerden ileri gelmektedir.

Kadın giyiminde bedene giyilenler: Üçetek, entari, şalvar, gömlek, yelek, cepken, takım vb. İç giyiminde genellikle ev dokumalarından farklı kesim ve süslemelerle gömlekler; dış giyimde ise yine bölgelere göre peşli, peşsiz entarilerde işleme, kesim, boy, giyiliş şekli farklılıklar göstermektedir. Alta giyilen şalvarın kesimi, kumaşı, süsleme ve giyiliş şekli de farklıdır. Bele bağlanan kuşaklar, öne giyilen önlükler, yöre koşullarına, zevk, kullanım alanlarına göre değişiklik gösterir. Cepkenlerde de süsleme, kesim, boy (kol, etek) farklıdır; “salta, hırka, yelek” gibi isimler alır. Yine çoraplar ve ayakkabılar yörelere göre farklı uzunluk, renk ve nakışlarla süslüdür.

Başa takılan, başa giyilen, örtülen vb.: Keten, fes, tepelik, yemeni, tülbent, çit, çalık, alınlık, duluk, tozak.

Saça Takılanlar: Boncuk, sırma, sim.
Boyna Takılanlar: Altın, kıstı, hamaylı.
Yüz Süsleri: Pul, hızma, küpe.
Ayağa Takılanlar: Halhal, yüzük.

Alan araştırması sırasında kaynak kişilerden elde edilen bilgiler ışığında Ahlat kadını giyimi;

Elbise / Fistan: Eskiden üç peşli entari giyildiği, genellikle koyu renk (siyah, kırmızı, bordo, yeşil) tercih edildiği ve kadifeden dikildiği aktarılmıştır. Arka eteğin çok bol olduğu, yaka kenarları ve etek uçlarının tamamen işli olduğu belirtilmektedir.

Üç peşten başka, yörede fistan/ fiston giyilmektedir. Fistanın arkası robalı, kolları uzun ve uçları büzmeli/manşetlidir. Belden aşağısı çok bol, boyu topuk görünmeyecek şekilde uzun olmaktadır.

Köylerde, kıtlık zamanı basma dahi bulunamadığı, karneyle birer metre verilen kara diril, basma ve bezden uygun olabilecek şekilde elbise/fistan dikilip giyildiği belirtilmiştir. Belden aşağısı büzgülü olan fistan uzun kollu, kol uçları düğmelidir. Yine belden büzgülü basma etek üzerine kara dirilden bol buluz, alta kara dirilden don/ tuman giyilmektedir. Beli uçkurlu; uçkur bağı ve ayak bileğine geçirilen bağ/gap, renkli yün iple elde örülerek hazırlanmaktadır.

Büzmeli Deyre: Üst kısmı vücuda oturan, belden aşağı büzgülü deyrenin kolu uzun ve düğmelidir. İşlik bezinden dikilmektedir (Otluyazı Köyü).

Önlük: Kumaştan dikilen önlüğün etek ucuna bir karış fırfır / gırçan dikilmektedir (Otluyazı Köyü).

Köylerde iç gömlek koyun yününden örülmektedir.

Kuşak / şal: Bele şal veya kuşak bağlanmaktadır. Üçgen katlanan kuşağın ucu arkaya kalça üzerine getirilmekte, isteğe bağlı olarak uzun bırakıldığı gibi kısa da kullanılmaktadır.

Gelin elbisesi: Elbise eskiden kristal adı verilen parlak, kendinden desenli kumaşlardan erkek evi tarafından diktirilip gönderilmektedir. Gelin elbisesinin altına pamuklu kumaştan dikilen gecelik giyilmektedir.

Baş giyim: Günlük kullanımda başa yağlıkla yaşmak yapılmakta; gelinler, burun üzerine çekilen yağlıkla konuşmadıklarını belirtmektedir.

Gelinin saçı taranıp, yanak hizasından zülüf/ zilif, alında kırkma/kırtma kesilmektedir. Zülüfler ucu yanak üzerine gelecek şekilde ucu sivri kesilip, 2-3 toka takılarak sabitleştirilmektedir. Beyaz grepin ucu büzdürülerek başa oturtulmaktadır. Üzerine kırmızı poşu örtülüp, alından bağlanan sarı poşu ile baş sabitleştirilmektedir. Gelin evden çıkarken çakmaklı/ yaldızlı çarşaf giydirilmektedir. Çarşafın kumaşı bordoya yakın kırmızı ve siyah karışımı, parlak, janjanlı olduğundan bu ad verilmektedir.

Günlük baş giyim, tahta bir kasnak üzerine kadife sarılıp, başa oturtulmaktadır. Üzerine dört köşeli kenarlarından (yanak hizasından sarkacak biçimde) zincir biçiminde süsler sarkan gümüş “ferayi” konup, yazma/yağlıkla başa bağlanarak sabitleştirilmektedir. Otluyazı köyünde kırmızı, mavi, siyah, pembe renklerde ipek şarpanın alından sarılıp arkada bağlanarak uçlarının sarkıtıldığı belirtilmiştir. Alın kısmına, ortada büyük Osmanlı Reşat altını, yanlara maddi durumuna göre bir veya iki sıra küçük altın (çiçekli) dizilmektedir. Bu başlığa yörede “kofi/kufu” adı verilmektedir. Yanaklardan zülüfleri görünen kadınlar, burunlarına gümüş hızma, ayaklarına da “halhal” takmaktadır.

Ayakkabı: Yörede çok eskiden “şıp şıp” adı verilen terlikler giyilirken, daha sonra maddi durumu iyi olanlar tarafından kundura, olmayanlar tarafından lastik ayakkabı, galoç - potin ve Erzurum kundurası giyilmeye başlanmıştır. Erzurum kundurası siyah, topuklu, altı kabaralı ve topukları nalçalıdır. Uludere köyünde eskiden tahta nalin giyildiği, daha sonra lastik ayakkabı kullanıldığı belirtilmektedir.

Gelin ayakkabısı / iskarpin genellikle beyaz renkli, parlak, topuklu olup; beyaz çorapla giyilmektedir.

Köylerde kadınların dizleme giydiği belirtilmiştir. Zemini beyaz olan çorabın bilekten yukarı burun üstüne, genellikle kırmızı ve siyah iple nakış konmaktadır.

Aksesuar: Takı olarak maddi duruma göre sadece bir çift sırga/küpe olduğu gibi, boyuna bir, büyük kenarlara 2-3 ile 5-6 küçük altın/granda takılmaktadır.

Köylerde maddi durumu iyi olanlar, bir tane binlik altını boyunlarına takmaktadır.

Erkek Giyimi

Kıyafet inkılabı nedeniyle, özellikle erkek kıyafetlerine ulaşılamamaktadır. Moda ve batılı giyim tarzı da bunların yok olmasına neden olmuştur. Yörede ölüm sonrası elbiselerin dağıtılıp evlerde tutulmaması geleneği de, giysilere ulaşımı imkânsız kılmıştır.

Erkek giyiminde; başlarda fes, kukulat, takke vb.; gömlekler, şalvar, zıvga, potur vb., cepkenler ve ceketler; ayağa çizme, çarık, yemeni vb. bele sarılan kuşaklar, silahlıklar; boyna takılan hamaylı, köstek vb; bütün bu parçalar bölgelere göre renklerinde, kesimlerinde, kumaşlarında, kullanım şekillerinde farklılıklar göstermektedir.

Başa giyilenler: Fes, takke, külah, terlik, kukula, poşu, abaniye, yemeni.

Bedene giyilenler: Zıvga, aba, şal-şepik, gömlek, yelek, cepken vb.

Beden süsleri: Pazubent, köstekli saat, silahlık, baston.

Ahlat alan araştırması çerçevesinde kaynak kişilerden alınan bilgilere göre yörede;

Fes: Başa tığla örülen “fes” adı verilen başlık giyilmektedir. Genellikle köylerde kırmızı-beyaz renklerde, yine tığla örülen kefiye veya hazır alınan kefiyenin, fes üzerine sarıldığı belirtilmektedir.

Köylerde keçeden ucu sivri/ dujuklu fes giyildiği belirtilmiştir.

Gömlek: İlçede erkek terziden aldığımız bilgilere göre maddi durumu iyi olan ipek, diğerleri bezden hakim yakalı veya yakasız, bazılarının yaka açıklığı göbeğe kadar veya tam açık olup, ön düğme ile kapatılmaktadır. Boyu kalça altına inen (70-75 cm. uzunluğundaki) gömleklerin kolu uzun, manşetli ve tek düğmelidir. Gömlek, siyah üzeri beyaz çizgili ketenden de dikilmektedir.

İşlik: İşliğin kolu uzun ve büzmeli/manşetlidir. Eskiden Sümer keteni, siyah - beyaz çubuklu ve dolaplı/kareli ketenlerden dikilirmiş. Yakasız olan işliğin önü cam düğme ile kapatılmaktadır.

Köyde erkeklerin dirilden işlik giydiği belirtilmektedir. Yakalı, uzun kollu işlik altına da beyaz bezden gömlek giyilmektedir. Yakasız olanların önü, baş girecek kadar açılmaktadır. Soğuk mevsimlerde yine yünden örülen fanila/fanilya işlik üzerine giyilmektedir.

İç Donu: Maddi durumu iyi olanlar hassa, çifte hassadan, diğerleri beyaz kaput bezinden; bol ağlı, bilek boyu topuk hizasında, dıştan düğmeli, ucu büzmeli/manşetli iç donu giyilmektedir. Beli uçkurlu olan iç donun uçkuru, yine kaput bezinden dikilmektedir.

Damatlara dikilen iç donun uçkuru nişanlısı tarafından kanaviçe işlenerek süslenmektedir.

Şalvar: İlçede giyilen iki üç türü olan şalvarlardan Bitlis şalvarı şal-şepik, pantolon tarzında klasik, paçaları üstten aşağı doğru aynı genişlikte inmektedir. Hizan'da dokunan eni 27-30 cm. genişliğindeki dokumadan, dört paçadan (bir paçaya iki parça) 6m den bir şalvar dikilmektedir. Bitlis'te dokunan ve giyilen Ahlat'ta da kullanılan Şal-şepik/şal-şaput'un yüzeyi süslü olmaktadır. Eskiden az sayıda giyilen şal-şepiğin, 20-25 yıldır ilçede kullanılmadığı belirtilmektedir.

İlçede giyilen diğer bir şalvar olan Diyarbakır usulünün ağı çok bol, diz altına kadar inmekte, paçalara doğru daralmaktadır.

Ahlat şalvarının ağ bolluğu günümüzde giyilen pantolonlardan biraz bol olmaktadır. Dizden aşağı paçaları ayak geçecek bollukta ve paça kenarları elde makine dikişi ile sağlamlaştırılmakta ve süslenmektedir. Her iki yanda “yan cep”i (dik) bulunmaktadır. Gençlerde bele beyaz ipek kuşak bağlanarak kullanılmaktadır.

Diğer şalvar “kemerli” olarak adlandırılmaktadır. Şayak veya kara / gara dibetten dikilmektedir. İlçede yaşlılar tarafından tercih edilen şalvarın, önde, arkada sağ ve solda üçer pilisi; yine ön ve arka açıklıkta düğmeleri bulunduğundan çit yüzlü kullanılmaktadır. Arka ve öne birer cep dikilmektedir.

Bele takılan uçkur elle örülmektedir. Uçkur, bir çivi ucuna bağlanan 10-15 kat siyah-beyaz renkli ipin elle örülmesi ile oluşmaktadır.

İlçede hazır alınan bu kumaşlardan külot pantolon da dikilmektedir.

“Degenegin ucu gaba
Üstümüzde siyah aba
Dağ başında Merdan baba”

Aba: Genellikle siyah keçi kılı ve siyah yün dokumadan dikilen abanın üzerine keçi kılından hazırlanan süsler dikilmektedir. Kol dirsek boyunda, yaka düz, ön çengelli iğneyle kapatılmaktadır. Yaka kenarına iğneyle, dişli süsleme yapılan abanın etek boyu kalça üzerine inmektedir. Genellikle Bitlis- Hizan'da dokunan “Hazo” abasının Ahlat'ta da giyildiği belirtilmektedir.

Kuşak: Şalvarın beline Lahor veya Acem kuşağı / guşşağı bağlanmaktadır. Batum'da çalışanlar tarafından getirilen bu kuşaklardan Acem kuşağının etrafında, tek tek ip halinde uçlarında düğüm bulunan saçaklar bulunmaktadır. Bele dolandığında saçaklar kalça etrafından genellikle yanlardan sarkmaktadır. Ahlat Merkez'de yünden şişle örülen eni 20-25 cm., boyu 130-140 cm., bir ucu belde tutulup diğer ucu bele dolanıp sıkıştırılarak kullanılan bir dolamalık kuşağın da bazılarının uçlarında püskül bulunmaktadır.

Kuşak arasına keseyle para, tütün kesesi, çakmak, hançer ve tabanca sokulmaktadır. Fişeklik de bele bağlanmaktadır. Yine deriden veya gara dibetten dikilen, gözlerine para konan “para kemeri” bağlanarak kullanılmaktadır.

Yelek: Yelek son yıllarda giyilen yelek modelindedir. 5 düğmeli yeleğin sağ göğüs üzerine köstek takılıp, ucundaki saat soldaki cebe yerleştirilmektedir.

Çorap: Yöredeki erkekler dizleme ve kısa boğaz çorap olmak üzere iki tip çorap giymektedir. Dizleme 4-5 renkten nakışlı, kısa boğazlar ajurlu örülmektedir. Dizlemenin boğaz kısmı diz altında yaklaşık 4 cm. kıvrılarak kullanıldığından, dönme boğaz adı verilmektedir. Bazılarında diz altında bağlanabileceği bağları bulunmakta, bu tip dizleme daha çok köylerde kullanılmaktadır. Bu çoraplar genellikle külot pantolonun üzerine giyilmektedir.

Ayakkabı: İl genelinde 1948-1949'a kadar çarık giyildiği belirtilmiştir. Sepi çarık ve normal çarık olmak üzere iki çeşidi bulunan çarıkların modelleri aynıdır. Sepi çarığın burnuna çift sıra dikiş atılarak dik durması sağlanmaktadır. Genellikle öküz derisinden yapılan çarıklardan sepi çarık yapımında hayvan derisi 30 cm. genişliğinde kesilip, sıcak bir yerde kepeğin içine konulmaktadır. Tüyleri dökülen deri, süt kaymağı ile ovularak yumuşatılmaktadır. Sepi çarığın giyiminin diğer çarıklardan daha iyi ve uzun ömürlü olduğu belirtilmektedir.

“Mektebe giderdik çarihli yalın ayak,
Kalem defter gıt, elbisemiz yamalak.
Kohar çarıhlar muallim be atar dayah,
Ne gaş, göz bırahır, ne gafa gulah.
Üç ay devam eder bir karne alırdıh
Tarlada, bayırda çayırda çalışırdıh
Devam edemezdih, sınıfta galırdıh.
Muallim Abdulcebbar gelirdi bizim derse.
Öğretti bize hesap, tarih, hendese.
Orta mektebe gidemezdih Bitlis'e
Şarkta Diyarbekir'de vardı lise ”

(Tahsin Kalender)

Çarıktan sonra ayakkabı, pabuç giyilmeye başlanmıştır. Genellikle siyah manda derisinden, yüzü kapalı, ucu hafif sivri nuska şekli verilerek parmak üzerine katlanan ve arkada çekecek bağı olan “poççikli” Bitlis pabucunun altına gabara, topuğuna da eskimemesi için nalça çakılarak kullanılmaktadır.

Aksesuar: “Mahidesteli, boynuz kınlı hançer” bir bağlı boyuna takılıp, omuz üzerinden koltuk altına sıkıştırarak kullanılmaktadır. Kola pazubent ve nazar için hazırlanan duaların bulunduğu hamaylı takılmaktadır.

Kafkas Göçmen Giyimi: 93'de muhacir olarak ilçeye gelen Çerkezler ve diğer Kafkas göçmenleri Otluyazı köyü başta olmak üzere Hulik yeni adı Akçaören, Yoğurtyemez, Hanik, Develik, Hamzaşıh, Şimal, Doğandik gibi pek çok köye yerleşmişler. Ancak günümüzde yörede çok sayıda kalan Kafkas göçmenleri, Almanya'ya ve Türkiye'nin diğer şehirlerine dağılmışlar. Genellike İstanbul, İzmit, Bursa, Ankara, Denizli'de yoğun olarak yaşamaktalar.

Keçe gibi tepilip, dövülerek hazırlanan dokumadan veya çulhalarda gabi iplik adı verilen yün iple yapılan dokumadan şalvar, ceket ve kurrat (gömleğe benzer giysi) dikilmektedir. Kurrat'ın göğüs kısmında mermi yerleri, savalıhları bulunmaktadır.

Kuzu yünü eğrilip, ip haline getirilip, çulhacılarda dokutulmaktadır. Çulhalarda dokunan kumaş genç erkekler tarafından sıcak su dökülerek 2-3 saat tepilip, keçeleşmesi sağlanmaktadır.

Şalvarlar ve diğer giysi parçalarında genellikle siyah yün tercih edilmektedir.

Gömlek, mintan üzerine cepli yelek; üzerine, yakasız, etek boyu diz üzerine inen, etek kısmı geniş, uzun kollu, önü düğmeli ve iki göğüs üzerinde cebi olan “hırka” adı verilen ceket giyilmektedir.

Yörede, soğuk havada tabaklanan koyun postundan dikilen kollu, uzun kürk giyilmektedir.

Başlarında keçeden külah veya kalpak bulunmaktadır. Külah-papak, kuzu yününden kalıba geçirilerek, tepe kısmının avuçla ovulup çukurlaştırılarak kalıplanması ile hazırlanmakta, bu işlem kadınlar tarafından yapılmaktadır.

Keçe çizme, genellikle siyah veya boz yünden, elde veya makinede dikilmektedir. Her tarafı keçe olan çizme üzerine ayakkabı giyilmektedir. Keçe çizme genellikle külot pantolon üzerine çekilerek kullanılmaktadır.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 56281 kez gösterilmiştir.