Düğün Öncesi Yapılan Uygulamalar

Düğün Öncesi Yapılan Uygulamalar

Bu konuyu iki başlık altında inceleyebiliriz: Geçmişte yapılan uygulamalar,
Günümüzde yapılan uygulamalar.

Geçmişte yapılan uygulamalar: Söz kesmeye ilk nişan denir.
15 görmesi,
Şerbet günü,
Ağır nişan,
Ağır görmesi,
Düğün.

Geçmişte kızın sözü kesildikten sonra, 15 gün sonra nişan tarihini kararlaştırmak için; oğlanın annesi, ablası ve yakın akrabaları güçlerine göre hediye alarak, kız evine 15 görmeye giderler. 15 görmeye giderken, eskiden, bir sini baklava üzerine kıza bir elbiselik konur, o götürülürdü.

15 gün görmesinde kararlaştırılan tarihte nişan yapılır. Yörede nişana, “ağır nişan” denmektedir. Ağır nişanda oğlan tarafı kızın bütün takılarını takar, takıların tümünün takılması için düğün beklenmez. O gün, sadece oğlan tarafı takılarını takar; onun dışında hediye veren ve takı takan olmaz.

Ağır nişandan yaklaşık 15 gün sonra, “ağır görme”ye tekrar kız evine gidilir. Ağır görmeye giderken, oğlan tarafı kızın tüm yakınlarına hediye götürür. Kıza da bir bilezik veya altın, bir takım elbise ve iç çamaşırları götürür. Ağır görmede konu komşu, akrabalar, hediyelerini takar.

Geçmişte, “ağır nişan”, “ağır görme” ayrı ayrı yapılmaktaydı; günümüzde ise, masrafları azaltmak için ikisi de aynı gün yapılmaktadır.

Düğün aşamalarının hepsine ayrı ayrı çağrı yapılır, çağrıyı genellikle damadın küçük kardeşi yapardı. Daha önceden şerbet ve düğüne çağrı için, düğün sahibi özel adam tutardı; tutulan kişiye, mahallenin veya köyün tümünü çağıracaksın diye tembihlenirdi. Bu kişiye yörede, “köçürgen” denmektedir. Köçürgen ev ev dolaşır; oynayarak, hey hey falancanın selamı var, yarın falancanın oğlunun, falancanın kızının düğünü var, herkes buyursun toya, diyerek çağrı yapmaktaydı. Kapı kapı dolaştığı evler köçürgene bulgur, dövme, para gibi hediyeler vermekte; verilen bu hediyelere, “köçürgen hakkı” denmekteydi.

Geçmişte düğünler Çarşamba günü başlar, Perşembe günü biter veya Cumartesi günü başlar, Pazar günü sona ererdi.

Günümüzde yapılan uygulamalar: Söz kesme.
İsteyen 15 görmesine gider.
Ağır şerbet ile ağır görme birlikte yapılır.
Şerbet düğünle birleştirilerek, en sona bırakılır.

Günümüzde artık ağır nişanla, ağır görme aynı gün yapılıyor. Şerbetle de düğün birleştirilmiş durumdadır. Bu değişimi yöre halkı ekonomik nedenlere bağlamaktadır.

Düğünler ise genellikle Cumartesi günü başlayıp, Pazar günü bitmektedir. Yörede Çarşamba günü artık düğün yapılmamaktadır. Yöre halkı bunun açıklamasını da, “artık herkes memur, tatil günü olduğu için katılım çok olsun diye o günlerde düğünümüzü yapıyoruz” şeklinde yapmaktadır.

Ağır nişan, ağır görme;

Geçmişte; söz, 15 gün görmesi, şerbet, ağır nişan ve düğün birbirini takip etmekteydi. Günümüzde ise; söz, ağır nişan ve ağır görme birlikte olmakta; onları şerbet ve düğün izlemektedir.

Geçmişte 15 görmesinde ağır nişan günü belirlenir, oğlan tarafı akrabalarını, eşini dostunu toplar, ağır nişana giderdi, ağır nişanda sadece erkek tarafı hediyelerini takar, diğer misafirler hiçbir şey takmazdı. Ağır nişandan yaklaşık 15 gün sonra oğlan tarafı bir sini baklavanın üzerine kız için bir takım elbiselik koyar, bir bilezik veya bir altın alarak eşini dostunu toplayarak sadece kadınlar ve kızlar kız evine ağır görmeye giderdi. Önce eğlenilir, daha sonra salavatla takı merasimiyle herkes hediyesini takardı.

Ağır görmeye gelindiğinde kız tarafı oğlan tarafına; oğlana giysi, yüzük, oğlanın annesine ve babasına giysi, pirinç, şeker, çay vb. giysi ve yiyeceklerden oluşan bir sini hazırlayarak, oğlan evine gönderirdi. Buna “sini dönmesi” denirdi.

Günümüzde ise, ağır nişan ve ağır görme aynı gün yapılmaktadır. Her ikisinin içerisinde ayrı ayrı yapılan uygulamalar bir gün içerisinde aynen yapılmaktadır.

Şerbet:

Düğün Pazar günü olduğu için, şerbet Cumartesi öğleden sonra yapılır. Cumartesi günü gündüz saat 10'da oğlan evinden kadınlar, kızlar ve erkekler toplanarak, çalgıyla birlikte çala oynaya kız evine şeker kırmaya giderler. Kız evine giderken de bir torba şeker götürülür. Kız evi şekeri götürene bahşiş verir. Şekerin ağzı salavatlar çekilerek açılır. Biri kız tarafından, diğeri oğlan tarafından 13-14 yaşlarında iki oğlan çocuğu makaslarla şekeri kırmaya başlar. Şeker kıran çocuklara; kız evinden olana oğlan tarafı, oğlan evinden olana kız tarafı hediye verir. Şeker kırmaya kaynana gitmez.

Şeker kırıldıktan sonra; oğlan tarafı şerbeti hazırlaması için kız evinde iki kadın (bu kadınlar genellikle yenge olur) bırakarak, geri döner.

Kız evinde yine salavatlarla şerbet hazırlanır. Düğünde yapılan herşey salavat çekerek yapılır ki, herkes duysun; “falancanın şekeri kırılıyor, falancanın şerbeti hazırlanıyor” desin.

Öğleden sonra kızlar ve kadınlar toplanarak; çalgıyla birlikte; kız evine şerbete giderler. Şerbete damat gitmez. Kız tarafının durumu uygunsa kız evinde, değilse oğlan evinde yemek verilir.

Yemekte genellikle; harse, küçük sulu köfte, fasulye, pilav, tatlı olarak da baklava bulunmaktadır. Baklavayı oğlan tarafı getirmektedir. Şerbete gelenler önce çalar oynar, sonra takılar takılır. Şerbette takılan takıya, “nişan takısı” denir.

Nişan takısı, sesi yüksek bir kadın tarafından her defasında salavat getirilerek, takının veya hediyenin kime ait olduğu söylenerek takılır. Düğünde takılacak olan tüm takı ve hediyeler şerbette takılır.

Eğlence bittikten, takı takıldıktan sonra şerbet içilir; geçmişte herkes şerbetini içip bardağını tepsiye koyarken tepsiye bahşiş bırakırdı. Toplanan bu bahşişle kızın eksik olan bir eşyası alınırdı. Bu uygulama günümüzde artık kalkmış durumdadır. Şerbet içildikten sonra, kız kaynanalardan başlamak üzere, yenge eşliğinde sırayla herkesin elini öper.

Geçmişte nişan bozulduğunda, “şerbetten geri döndü” denilir; şerbetten geri dönüldüğünde erkek tarafının kıza aldığı çöp bile geri gönderilirdi. Bozulma nedeni genellikle aile arasındaki anlaşmazlıklardan ileri gelmekteydi. Çünkü kız ve erkek evlenene kadar birbirlerini görmemektedirler. Günümüzde bu adet tamamen yok olmuştur. Günümüzde Cumartesi günü yapılan şerbet, geçmişte uğurlu gün olması nedeniyle kesinlikle Perşembe günleri yapılmaktaydı.

Kına, gelinlik, duvak vb. gelinin düğün esnasında kullanacağı herşey şerbette götürülür. Şerbetten sonra düğün hazırlıkları başlar.

Çeyiz;

Günümüzde, kız beşikteyken çeyiz başlıyor. Geçmişte, nişanlanana kadar kıza çeyiz yapılmazdı. Çeyizi kız tarafı hazırlar. Kız nişanlandı mı, bütün konu komşuya, eşe dosta, akrabaya çeyiz dağıtılır; el birliği ile çeyiz hazırlanırdı.

Çeyizi genel olarak, iğne boncuk oyaları, çorap ve kanaviçe takımlar oluşturmaktadır. Tığ oyalarında eskiden pamuk (fındık koka) kullanılırken, günümüzde artık sentetik ip kullanılmaktadır. Boncuk, boncuklu iğne oyaları; yaprak oya, horoz gözü, tel oya, kabak çiçeği, biber, gül oya, minik oya, domates oya, çeper oya, zengin oyası, mercimek oya, filkete (dezgaf) vb. isimleri almaktadır.

Eskiden gelinin kullanması için 4-5 adet oyalı yağlık hazırlanırken; günümüzde 100'e yakın yağlık hazırlanmaktadır. Beyaz ve renkli yağlık/yazma kenarına dikilen oyalar her genç kızın çeyizinde yer alan, yağlık kafesinde saklanmaktadır.

Kız çeyizinde kaynana ve kaynata, siyah ve beyaz renklerden çorap hazırlanmaktadır. Düğüne gelen herkese; bir mendil, bir çift çorap verilirken eskilerde kalan bu adet, günümüzde düğün sahiplerinin istedikleri kişilere bu hediyeleri vermeleri doğrultusunda devam etmektedir.

Çeyizde yer alan el işlerinin örnekleri isteyene verilmekte, kıskançlıktan kaynaklanan vermeme çok ender görülmektedir.

Geçmişte, gelin esvabı biçimine gidildiğinde, elbiseleri dikecek terziye, çeyize nazar değmemesi için, elbiselerden artan kumaşlardan desensiz yedi parçadan oluşan bir bohça dikmesi istenirmiş.

Erkek evinden gelin çeyizini alıp, damat evine götürmeye yörede, “kız peşi” denmektedir.

Sandıkta oluşan lekelerin, eskiden çeyizin güzel kokması için sandığa konan ayvanın eriyip suyunun akması ve yine sandığa konan esansın akması ile oluştuğu düşünülmektedir. Bu lekeler, çeyiz akşamdan deterjanlı suya veya çamaşır suyuna konarak giderilmektedir.

Yatağı, yatak odasını oğlan tarafı hazırlar. Yatak hazırlanacağı zaman kızlar toplanıp çeyiz yünü yıkamaya giderler. Eskiden bir kızın çeyizinde; yatak, sandık, karyola takımı, en az dört adet seccade, makas, iğne, iplik, altı kaşık, altı çatal, demlik; toya gelenlere vermek üzere toyluk ve bakır tencereler mutlaka bulundurulmaktaydı. Günümüzdeki çeyiz anlayışı tamamen değişmiştir. Yöre halkı, “Bugünkü çeyizi anlatmakla bitiremeyiz.” demektedir.

Günümüzde, düğünden üç dört gün evvel 9-10 tane kız, kız evinde toplanır, 8-10 leğen açılır, üçerli olmak üzere yıkanarak, durulanarak, serilerek, ütülenerek çeyiz sermeye hazırlanır. Çeyiz, bohçalar içerisine koyarak serilir; bu olaya yörede, “çeyiz açma” denir. Çeyiz görmeye gitmek ise halk arasında, “çeyiz üstüne gideceğim, kızı haletleyeceğim” şeklinde ifade edilmektedir. Yörede çeyize bakmanın bir amacı da, kızın eksiklerini tespit etmek ve düğün hediyesi olarak onları götürmektir.

Geçmişte az olduğu, gelinin gideceği ev müsait olmadığı için, çeyiz, gelinle birlikte giderdi. Düğün bitip herkes evine dağıldıktan sonra kız evinden birkaç kişi ile birlikte yengeler, çeyizi gelinin odasına serer, odayı düzerlerdi.

Günümüzde, çeyiz düğünden iki üç gün evvel getirilmekte ve gelin evi iki üç gün evvelden hazır edilmektedir. Kız evinden ve oğlan evinden birkaç kişi çeyizi döşer. Sandık çeyizini kızlar açar ve kızlar yerleştirir.

Çeyiz almaya, toy beyi ve damadın yakınlarından genç erkekler gider. Çeyizi oğlan evinin gençleri dışarı verir, oğlan evinin gençleri arabaya yükler. Çeyiz evden çıkarken, kızın küçük erkek kardeşi sandığa oturur. Sandık üzerinde oturana bahşiş verilir. Buna, “sandık üstü” denmektedir. Bu gelenek günümüzde de uygulanmaktadır.

Gelin kız okumasını biliyorsa, Kur'an-ı Kerim çeyizle birlikte gitmez; gelin arabasının önüne konarak kızla birlikte gider. Kur'an-ı Kerim damadın annesine veya yengesine bahşiş alınarak teslim edilir. Bu para da, orada bulunan çocuklara dağıtılır.

Geçmişte, gelinin aynası çeyizle gitmezdi. Çeyiz gideceği günün sabahı, ayna götürülür; damadın annesine verilir, karşılığında bahşiş alınırdı. Günümüzde ayna çeyizle gitmekte; çeyiz indirilirken gençlerden biri aynayı kapıp ilk önce eve sokmaktadır. Aynayı eve getirene bahşiş verilir. Ayna içeri alınmadan kaynana, akraba çocukları ve fakir çocuklara para dağıtır. Aynanın kırılması uğursuzluk sayılır.

Eskiden sandık açılıp, çeyiz yerleştirildikten sonra; sandığın içerisine ceviz, üzüm, leblebi, fındık gibi çerezler konurdu; günümüzde bu gelenek kalkmış durumdadır. Oğlan evinde serilen çeyizi ise, oğlan tarafı gerdek sabahı görmeye gelir.

Düğünden sonra, gelin, bohçalar içerisinde hazırladıklarından kaynatasına bir namazlık, bir tespih, bir çift çorap ve takke; kaynanasına elbiselik kumaş veya elbise, bir yağlık, bir yatak odası takımı; görümcelere bir yağlık, bir çift çorap gibi hediyeler vermektedir.

Boşanma durumunda, kızın, babasının evinden getirdiği herşey iade edilir. Kıza, ayrıca “nikah hakkı” verilir. Kız kaçarak evlenirse, çeyiz verilmediği gibi, aileler kızlarıyla ilişkilerini kesmektedirler.

Gelinin ölümü halinde, çeyizi kız tarafı geri almamakta; isterse yeni eş, o çeyizi kullanmaktadır. Nişan döneminde kız ölürse, çeyizi aile fakirse diğer kız kardeşler arasında paylaşılmakta; zenginse fakir kızlara dağıtılmaktadır.

Gelinin çeyizi az ise, kaynana kızdığı zaman, “ne getirip sen de ne beğenmirsen”, “baban evinde ne vardı aç gelipsen”, “neyin vardı ki getirip serirsen” gibi sözlerle bunu gelinin yüzüne vurmaktadır.

Çeyiz çok beğenilmişse, “bilsen gelin çok güzel bir çeyiz getirip”, neler getirip, neler getirmeyip”, “çoh güzel çeyizi çoh”, vb. sözlerle beğeni dile getirilmektedir.

Çeyizde el işi çoksa, “çoh hamarat elli ayaklı bir gelin getirdim”, “öyle işler yapıp, sanki üzerinde el gezmeyip” gibi sözlerle gelin övülmektedir.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 132192 kez gösterilmiştir.