Ekmek karnesi yılları

EKMEK KARNESİ YILLARI

İkinci Dünya Savaşı’nın kara bulutları vardı o yıllarda Türkiye’nin üzerinde. Savaşın acımasızca sürdüğü, ekmeğin karneyle verildiği dönemde bile opera çalışmalarına ara verilmedi. Opera, her şeye rağmen yaşamalı, yaşatılmalıydı: Cumhuriyet, giriştiği mücadelenin sonunu getirmeliydi. Carl Ebert, Atatürk’e verdiği sözü tutmuş; konservatuvarın açılışının 5. yılında ilk öğrenciler başarı ile bu büyük operaları sahnelemişlerdi. Savaş yıllarının karartma geceleri arasında ilk temsiller birbiri ardına verilmeye devam ediyordu. Konservatuvarın ilk mezunları 3 Temmuz 1941’de diplomalarını aldılar. Bu başarılı denemelerden sonra 1947 yılına kadar aralarında “Fidelio” ve ilk kez Ferid Alnar’ın orkestra şefliğinde Ankara Halkevinde 11 Şubat 1943’de sahnelenen “Satılmış Nişanlı” gibi operaların da bulunduğu beş opera daha başarı ile oynandı. Ebert’in başında bulunduğu Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi, İzmir Fuar Tiyatrosuna turneye gidiyordu. Bütün İzmir’de karartma uygulanırken, Fuar Açıkhava Tiyatrosuna bu temsiller için ışık izni veriliyordu. 1945 yılında “Fidelio”, “Satılmış Nişanlı” ve “Madam Butterfly” İzmir’de sahnelenmişti. Carl Ebert idaresinde Ertuğrul İlgin’in sahneye koyduğu, dekor ve kostümlerini Turgut Zaim’in hazırladığı, orkestrayı ise Ferid Alnar’ın yönettiği “La Boheme” operası da en az “Madam Butterfly” kadar başarı kazandı. Bu başarılar operamızın geleceği hakkında büyük umutlar veriyordu. Tatbikat Sahnesinin yoğun çalışmaları devam ediyordu. 25 Mayıs 1946’da bir ilk daha gerçekleşti: İlk Türk oratoryosu olan Ahmet Adnan Saygun’un ünlü “Yunus Emre” oratoryosu seslendirildi. 1947’de yine Ankara Halkevinde Verdi’nin “Bir Maskeli Balo”su sahnelendi. 31 Mart 1947’de ise Türk operası için bir dönem kapanıyordu: Sözleşmesi yenilenmeyen Ebert, Türkiye’den ayrıldı. Ebert, yedi operayı sahneleyebilmiş; istediklerini tam gerçekleştiremeden ayrılmak zorunda kalmıştı. Ebert’in yerine Tatbikat Sahnesinin yönetimine Muhsin Ertuğrul getirildi.

Operamızın öncü kuşağı Konservatuvarın ilk yıllarında, savaş döneminin sıkıntılı günlerinde hep özveri ile çalışmış ama en çok salon sıkıntısı onları engellemişti. Mezunların sanatlarını icra edecekleri büyük bir opera binası yoktu. Ankara’da 1933’den beri sergi sarayı olarak hizmet veren bina, uygun bir arsa bulunamadığı gerekçesiyle bazı değişiklerle 1947’de opera binasına dönüştürüldü.

M. Ragıp Gazimihal, "Kerem" operasının ilk temsilinden sonra şunları yazıyordu: "Eserin henüz başlangıcını dinleyebildikse de, tamamını görünce muazzam bir şaheserle karşılaşacağımıza şimdiden inanıyoruz." 





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 2248 kez gösterilmiştir.