TÜRK HALK OYUNLARI
KATALOĞU KÜTAHYA
OYUNLARI: Kütahya'nın yarı
konuşmalı, yarı mizahî, kimi de türkülü veya ses tekerlemeli birtakım oyalayıcı
oyunları vardır ki, başka bucakların Kürdün Kızı, Türkmen Kızı, Hörünü ve ems'li
yarı temsilî oyunlarıyla bazen şeklen andırışmalar arz ederler. Üşüdüm:
Bu oyunda kızlar el
ele tutuşup karşılıklı iki saf halinde dizilirler. İki sıra birbirinden 20 - 30
adım açıklıktadır. Saflardan biri kendi özel ses tekerlemesiyle: - Üşüdüm, üşüdüm, a
benim canım üşüdüm! Diyerek ağır adımlarla öbür sıraya doğru ilerler.
Gerileyişlerinde de öbür saf (sıra) mevzun (düzgün) adımlarla bu tarafa gelmeye
başlarlar: - Kürkün gey,
kürkün gey, a benim canım kürkün gey! Ve bu şarkılı
muhavere (söyleşme) şöyle devam eder: - Kürküm yok,
kürküm yok, a benim canım kürküm yok. - Alsan ya, alsan ya, a benim canım
alsan ya. - Param yok, param yok, a benim canım param yok. - Çalsan ya,
çalsan ya, a benim canım çalsan ya. - Asarlar, basarlar, en güzelini
keserler. Son parçayı
söyleyerek ilerleyen sıranın sağ başında bulunan iki elini bir araya getirip
sallamak suretiyle öbür sıra başından el ele tutuşup iki kişinin arasını bölmeye
çabalar. Onlar da dayatır. Bir iki harekette eğer bu zinciri kırabilirse ne
mutlu. Birinci oyuncuyu derhal kendi tarafına çekip götürür. Kesemediği
taktirdeyse, o taraf bir ağızdan: - Kal, kal, kal!
diye haykırışıp
başaramayanı dahi kendi sıralarında alıkorlar. Neticede hangi taraf çok oyuncu
almışsa, o taraf kazanmış sayılır. Dünür, Dünür:
Çömeliş vaziyetinde
kadınlar arka arkaya dizilirler. Sıranın başındaki "ana" biri de "ebe" olur. Ebe
olanı etrafta dolaşırken şöyle bir şarkı (türkü) söyler: Rakıyı bardağa
doldurdum Doldururken çaldırdım Ağalar yoldan gelirken Gül benzimi
soldurdum
Sonuncu mısrayı
söylerken sıranın önüne gelmiş bulunur ve baştakiyle şu yolda konuşurlar:
- Dünür, dünür!
- Söyleşelim gümbür gümbür! - Senin kız, benim oğlanla görüşmüş, kızın
oğlumdan bir kat bindallı istemiş. Dizibaşı, en
arkadaki kıza sertçe sorar: - Öyle mi kız?
Kız bazen birinci
defasında: - Haberim yok, der.
Ebe, tekrar dönüp
dolaşır, gelir ve tekrar aynı şeyi sorar. Bu sefer genç kız müspet (olumlu)
cevap verir: - O da l'zım der.
- Kalk düş arkama öyleyse! Kız, ardına düştüğü
ebeyle birlikte aynı türküyü söyleyerek dizinin etrafından dolaşır. Ameliye
(uygulama, iş) böylece tekrarlanarak dizibaşının ardında nihayet tek kız kalır.
Oyunun güzelliği, önce tek, sonra atarak 2, 3, 5... kızın birlikte türkü çağırıp
çevrede dolaşırlarken gösterdikleri ve zinli ve kırıtkan yürüyüş toplanır.
Uzur Urgan:
Oynayanlar el ele
ve gergin kollu bir halka kururlar. Halkanın bir ucu açık kalır.
Başlardakilerden biri sorar, öbürü cevap verir: - Uzun urgan! -
Lebbey sultan! - Gönlün hangi dağda? - Uludağ'da. - Verdiğim süt
pişti mi? - Pişti - Gelin kız içti mi? - İçti. - Nesi oldu.
- Sırma saçlı, el' gözlü bir kızı oldu. - Neylen varalım? - Davulla,
dümbelekle, şinşaneyle (çalpara, zille) Bundan sonra
kolbaşı önde olmak üzere bütün sıra, bir ağızdan davul, dümbelek ve şinş'ne
(çalpara, zil) taklitlerini ağızla yapa yapa öbür baştan tutuşup ellerini havaya
kaldırıp indiren iki kişinin arasından geçerler. Geçiş bitince,
arasından geçilen sıranın ikincisi tabiatıyla kolları çaprazlanmış vaziyette
arkadan yana dönük kalır. Hareket tekrarlandıkça üçüncü, dördüncü vs. de aynı
vaziyette geleceklerinden, cümlesi (tamamı) bu duruma düşünce oyun tamamlanmış
olur. Anlaşılıyor ki,
"tertip" bundan da bir vesileden ibaret olup bütün güzellik taklidin hoş ve
yürüyüşün ezgi tekerlemesindeki tartımın sadeliğine uygun surette âhenkli
yapılabilmesinde ve bir de tabiat dekoruyla millî giyimin renklerle m'sum bir
raks havası uyandırmasında toplanır. Turna:
Oynayanlar halka
kurup da ebe ortaya geçince şöyle terennüm eder (ezgiyle söyler): - A benim turnam
Yeşilli turnam
Dönündü dön! Halka sağa doğru,
ebe sola doğru dönmeye başlarlar. Tekrar ebe: - A benim turnam
Mavili turnam
Oturundu otur! Veya başka
isteklerini yaptıra yaptıra meselâ: - A benim turnam
Dilberde turnam
Kalkındı kalk! Dedikçe halka
oturur, kalkar, çömelir, sıçrar... ve en sonunda - Siviş (sıvış)!...
der. Herkes birer tarafa
kaçışır. Ebe kovalar, yakaladığı kişi ebe olur. Oyun tekrarlanır. Karşıdaki Güzel:
Karşılıklı iki sıra
teşkil edilir. Sıralar, karşılıklı şöyle konuşarak mevzun (düzgün, uygun)
adımlarla birbirine doğru ağır ağır ilerleyip sonra yine âhenkle gerilirler.
Birinci sırayla ikinci sıra arasında şu deyişler söylenir: - Alaylı
pulaylı, top top saraylı! - Ne istersin, ne istersin bizim alaydan? - Şu
karşıda bir güzel var onu isterim. - O güzelin, o güzelin adın bildirin.
- O güzelin, o güzelin adı ......................... Hanımdır. - O
arlıdır, o usludur, varmaz yalınız. - Arlı olsun, nazlı olsun, alır geliriz.
Bu son deyişle öbür
sıraya ilerleyen birici sıra, adı söylenen kızı kendi tarafına alır. Oyun
böylece devam eder. Sen de Gel:
Karşılıklı iki sıra
olunarak, üç beş notalık tekerlemesinin tekrarlanmasıyla şöyle söyleşirler:
Bir iken, bir iken
Gökte yıldız üç iken Hep güzeller birikmiş Ayşe Hanım sen de gel
Sevdiğini al da gel. Adı söylenen
yanındaki eşiyle birlikte karşı sıraya geçer ve oyun tekrarlanır. Tertip ve sözler,
ahenkli yürüyüşü besleten birer vesile buluşu sayılabilirler. Hoş bir manzara
önünde renkli giyimlerle zarif ve salıntılı adımlarla yürünmesi raks unsurunu
ayrıca manalandırırsa da gösteriş ve mübalağaya (abartmaya) tahammülü yoktur.
GÖRÜCÜ:
Ebe, önce herkesten
mendil veya yazmasını toplar. Oynayanlar sıra teşkil ederler. Ebe, yanına birkaç
kişi alıp onlara doğru ilerleyerek şunu söyler: - Eser sılanın
yelleri Sallanır saçının
telleri Gerdanın çifte benleri Görmeye geldik. Sıradakiler:
- Hoş geldiniz, hoş
geldiniz Bizleri
sevindirdiniz - Heydir hey!
Güzellerden, güzel kim çıksın? Memlekette ün
salmış bir güzelin adı söylenerek anılır. O sırada ebe kimin mendilin çıkarırsa
güzel o olur. Ebe tekrar: - Heydir hey!
Ağalar beyler! Çirkinlerden çirkin kim çıksın? Diye sorar. Adı çıkmış
çirkinlerden, delilerden birinin adı söylenir. Bu isim de ebenin o sıra
çıkardığı mendilin sahibine ait olur. Mendiller
böylelikle tükenince ebe eline bir tef veya deblek alarak çalmaya başlar. Sırası
gelen güzel veya çirkin temsil ettiği şahsın tavır ve vaziyetlerini taklit
ederek oynar. Bu taklitler güldürücü bir hava yarattığından, şakaların neşesi
ortasında oyun son bulur. "Tefe koymak"
tabirini hatırlatan bu oyunda sıranın oynaması değil, teklerin oyunu girmesi ve
araya taklit unsurunun katılması tertiben orijinal tarafı sayılıyorsa da ebenin
ilk sözleri sırasında dizinin olunduğu yerde gösterdiği âhenktar hareketler de
hoş bir manzara vücuda getirir. Çömlek:
Bu oyuna küçük
çocuklarda katılır. Çömelerek bir daire çeviren her büyüğün önünde bir küçük yer
aldığından, büyük ellerini onun başına koyar. Çömlek (yani çömelek) küçüklerin
adıdır. Dışarıda kalan ebede bir çömeleğin başına elini koyar. Çömlek yerinde
durmak üzere, ebe ile diğeri aksi yönlerde koşmaya başlarlar. Hangisi daha evvel
daireyi tamamlayıp da çömleğe elini koyabilirse o kalır, diğeri ebe olur.
Ebe etrafta
gezinirken herkes önünde çömleği sallayarak: - Eledim, yuğurdum
Ekmekçiye yolladım
Me pide, me ekmek! Diye aynı makamda
terennüm ederler ve oyun böylece sürer. İki kişi çevrede koşuşurlarken çömlekler
de bir ağızdan: - Et satarım, met
satarım Ustam gitsin, ben
satarım! Derler. El Ele:
El ele tutuşarak
dizilenen oyuncular çömelip kalkarak "huyha!" dedikçe sıçrarlar; Yolcu dayı yoldan
gelir Kanatları yan yan gelir Huyhay, huyha! El ele, kol kola
Çifteli sandık, kırmızı boncuk Huyha, huyha! Bu sözler tekrarlanır
ve sıçramalar devam eder. En kadim (eski) Oğuz oyunlarının meselâ Ebu'l Farac
tarihinde bile anılan "bir oturup bir kalkma" figürüne şaheser bir örnektir.
Araba:
Oyuncular el ele
tutuşup halkalanırlar. Özel ezgisiyle bir ağızdan aşağıdaki sözler söylenirken
her birinin delâlet ettiği hareketleri gösterirler. Ambara vurdum bir
tekme, bir tekme (Ayak değiştirilerek) Ambarın kapısı
açıldı, açıldı (Kollar yana) incili boncuk
saçıldı, saçıldı (Kollar önde birleşip açılır) Ekini böyle
ekerler, ekerler (Buğday ekme taklidi) İpliği böyle
bükerler, bükerler (Bükme taklidi) Alcı kadın, balcı
kadın (Ayaklar çaprazlama yanlara açılıp kapanır). Arabacı kır, çevir
(El ele gerilinmiş vaziyette halka döner). Turşucular:
Karşılıklı iki
diziden biri turşucular, diğeri şekercilerdir. Turşucular tarafın oyuncularına
turşu adları takılmıştır. Öbürü de leblebi şeker, badem şeker, horoz şeker gibi
adlar koymuştur. Sıranın bili ilerler: - Ah saray içinde
Vah saray içinde
Tahtakale kurbünde Şekerciler (turşucular) içinde Biz size geldik on
birde Siz bize gelin on üçte Gelen sıranın ebesi
seslenir: Eğer konulmuş adlar
arasında armut turşusu varsa "Var!" denilecektir ki onu alıp giderler.
Böylelikle karşılıklı varıp gelmeler sonucunda hangi taraf çok oyuncu almışsa, o
taraf kazanır. Bu oyunda hangi ebe fazla turşu ve şeker çeşidi biliyorsa o taraf
muvaffak (başarılı) olur. Softa -
Yeniçeri: İki karşılıklı
diziden biri softaları, diğeri yeniçerileri temsil eder. Birinci sıra (bir
eliyle değnek kakıp öbürüyle zenbil tutar gibi yaparak ve bel büke büke ikinci
sıraya doğru ağır ağır yürürken) şöyle terennüm eder: - Softaların zenbil
taşıyışı Şöyle olur şöyle
Böyle olur böyle İşte kadınım böyle! İkinci sıra:
- Yeniçerilerin
zenbil taşıyışı Şöyle olur şöyle
Böyle olur böyle İşte güzelim böyle! Diyerek dik ve
serbest yürüyüşlerle ağır ağır ilerleyip yaklaşırlar. Bundan sonra birinci sıra
aynı terennüm ve tempoyla "softaların abdest alışını", ikinci sıra
"Yeniçerilerin rakı içişini", sonra yine birinciler "softaların namaz kılışını",
ikinciler "yeniçerilerin sarhoş oluşunu" taklit ederek ilerleyip gerilirler.
İkincilerin son
sarhoş taklidini yaparak neşeli sesler çıkarmaları ve yalpayı ilerleyişleri
akabinde (sonrasında) tarafların birbirlerine karışmalarıyla oyun son bulur.
|