Avşar Düğünlerinde Bayrak Soruları - Ahmet Z. ÖZDEMİR

I. Uluslararası Atatürk ve Türk Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri

Avşar Düğünlerinde Bayrak Soruları

Ahmet Z. ÖZDEMİR ( Türkiye )

Bu bildiride Kayseri'nin Panırbaşı, Sarız, Tomarza; Kahramanmaraş'ın Göksun, Afşin; Adana'nın Tufanbeyli; Sivas'ın Gürün ilçeleri ve köyleriyle Çukurova'da yapılan köy düğünlerinde sorulan "Bayrak soruları" konu edilecektir.

Ancak, söze başlamadan önce kimi hususların açıklanmasında yarar görüyorum. Ulus olarak görkemli ve engin bir tarihin mirasçılarıyız. Buna koşut olarak zengin bir halk kültürümüz vardır. Böyle olmasına karşın, halk yaratmaları dediğimiz folklorumuzu hem kendimize hem de dünyaya yeteri kadar tanıtamamışız.

Bunda Cumhuriyet öncesi aydınlarımızın halk yaratmalarına karşı mesafeli durmaları, hatta onları "köylü sözleri" diye küçümsemeleri ve İslamiyet'in getirdiği değerlerin daha ön planda tutulmasının payı olduğu söylenebilir.

İstanbul merkezli aydınlarımız, tarihçilerimiz, özellikle de vak'anüvistlerimiz içinde -Evliya Çelebi'nin dışında - Anadolu'yu pek gezen, gören olmamıştır.

Atatürk cumhuriyetiyle birlikte Türk aydınları türkülerimizi, masallarımızı, ninnilerimizi, atasözlerimizi, deyimlerimizi dağ tepe aşarak, köy köy dolaşarak derlemeye çalıştılar.

Ne var ki, söylenmiş ama yazıya geçmemiş nice türkülerin, nice başka halk yaratmalarının karanlıklara gömülüp gittiğini tahmin etmek güç olmasa gerektir.

Bugün, gözümüzü açıp öteki milletlerin destanlarına, efsanelerine, masallarına, öykülerine baktığımız da, bizim bu konularda onlardan geri kalır yönümüzün olmadığını görürüz.

Ancak onlar, bu halk yatarmalarını zamanında yazıya geçirmişler. Sonra bunun pazarını iyi yapmışlar, hatta biz onların iştahlı pazarı olmuşuz.

Arap ve İbrani öykülerini, İngiliz Robin Hood'u; Yunanlı Herkül'ü, Zeus'u, İranlı Zaloğlu Rüstem'i iyi biliriz de Oğuz Destanı'nı yeteri kadar bilemeyiz...

Bunları asla şoven bir yaklaşımla belirtmek istemiyorum. Bunları, birer gerçek olduğu için dile getiriyorum. Çünkü bir güzelliği görüp, bir başka güzelliği yok saymak yanlıştır, büyük eksikliktir.

Kendimizi dünyaya yeteri kadar tanıtamadık. Bunda göçebe bir toplumdan gelişimizin ve folklor ürünlerinin zamanında tümüyle yazıya geçirilmemiş olmasının etkisi olduğu söylenebilir.

Ama şunu iyi biliyoruz: Oğuz Destanı'ndaki, Manas Destanı'ndaki Dede Korkut Öyküleri'ndeki kahramanların, hatta her taşın altından kolayca kalkan Keoğlan'ın Herkül'den, Zeus'tan, İbrani öykülerindeki kahramanlardan, olağaüstü olayların anlatılması bakımından önemli bir farkı yoktur.

Bir başka örnek vermek istiyorum: İsa'dan önce (490-449) bir Atina-Pers savaşı yapılır. Atinalılar, Persleri yenerler. Adının Phidippes mi Ariston mu olduğu hala belli olmayan bir Yunanlı, savaş alanından Atina'ya kadar 40 km. koşarak bu zaferi halka duyurur. Buna Maraton koşusu denmiş. Eh, bu böyle oldu ya artık bütün dünya kaynağını buradan alan Maraton koşusunu öğrenmiş oldu, hatta günümüzde Olimpiyatlara kadar taşındı.

Oysa bu benzer olaylar bizim geçmişimizde de vardır. Bizim düğünlerimizde, ta Şamanlık döneminden kalma bir koşu geleneği vardır. Buna "yüzük koşusu" denir. Buna göre gelin alayı, gelinle birlikte mutlaka mezarlığı dolanır, mezarlığın etrafında bir tur atılır. Şamanlık döneminden kalma bu gelenekte mezarlık dolanılırken şarkılar söylenirmiş, şimdi ise İslamiyet'le birlikte salavat getirilerek mezarlık dolaşılmaktadır.

Mezar etrafı dolanıldıktan sonra kendine güvenen, gücü kuvveti yerinde olan delikanlılar "yüzük kaçırma yarışına" girerler. Bunun için bir çizgi üzerinde sıraya girilir, bir Türkmen kocasının "Başla!" komutuyla koşu başlar.

En hızlı, en soluklu koşan delikanlı düğün evine ulaşır ve yüzüğü geline teslim eder, ödülünü alır. Bu ödül benim çocukluğumda, heybe, iyi dokunmuş bir çift çorap, terki bağı (at takımlarından) ya da havlu olurdu. Eskiden koyun veya kuzu verildiği de söylenir.

Düğünlerde yapılan bu koşu orada kalmış, sesimizi kimselere duyuramamışız.

Sosyal olayları sadece tarihçilerin ya da aydınların gözüyle değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Ama o olayları bir de halkın gözüyle görüp değerlendirmek bizim, olaylara daha geniş açıdan bakmamızı sağlar. Çünkü bir toplumsal olayda, sözgelişi savaşlarda, yıkımlarda sevinci de acıyı da yaşayan halktır. Doğal olarak bunların yansımaları da halkta görülecektir.

O nedenle bir toplumda kültürü, buna bağlı olarak dili, gelenekleri, görenekleri yaratan halktır.

AVŞAR DÜĞÜNLERİNDE BAYRAK SORULARI

Ülkemizde kız isteme, kına yakma, gelin alayı, halaylar, güreşler, seyirlik köy oyunları birbirlerinden farklı özellikler gösterse de hep belli bir gelenek içinde sürdürülür.

Ancak Avşar düğünlerinde bayrak soruları oldukça özgün (orjinal) bir karakter gösterir.

Bu düğünlerde sorulan bayrak sorularını "seyirlik köy oyunları" içinde değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Çünkü soru anında, soruyu soran, soruyu yanıtlayan ve seğmen hep bu oyunun içinde yer almaktadır.

Avşar düğünlerindeki bayrak sorularının çok eski bir tarihi olduğu büyük göçten öncesine, Orta Asya'ya kadar uzandığı söylenir. Bayrak soruları ve buna ilişkin törensel hareketler öyle durup dururken kendiliğinden ortaya çıkmış bir olay değildir.

Bunu, derlediğimiz kimi bayrak sorularından da anlamak mümkündür. Şu var ki, çeşitli dönemlerde, o dönemin tarihsel ve kültürel yapısına göre soruların niteliklerinin değiştiğini görmekteyiz.

Bayrak sorularının aynı zamanda eğitici, öğretici özelliği de vardır. Bundan amaç gençleri meraklı, bilgili ve uyanık tutarak toplumun değerlerine ilgi duymasını sağlamaktadır.

Günümüzde gelin alayı (seğmen) motorlu taşıtlarla donatıla dursun, eskiden gelin alayı hem atlı hem yaya olarak hareket ederdi.

Avşar düğünlerinde gelin alayının başında bir bayraktar bulunur. Bayraktar, bayrak taşıyan, bayrak çeken kişidir. Bayraktar gelin alayının önünde yürür. Bayraktar becerikli, bilgili, görgülü ve de halk arasında saygınlığı olan kişiler arasından delikanlılarca görevlendirilir. Bayraktar olmak büyük onurdur.

Tıpkı bunun gibi kız tarafının da bayraktarı vardır.

Gelin alayı köyün girişinde, aynı köyden ise kız evinin önünde, kız tarafının alayı ile karşılaşınca, kız tarafının bayrakları ellerini havaya kaldırarak "dur!, sus!" işareti yapar. O anda davullar, zurnalar susar, gürültü ve patırtı yok olur, herkes kulak kesilir.

Tam bu sırada kız evinin bayraktarı kendi topluluğundan koparak 15-20 metre ilerde durur. Tıpkı bunun gibi gelin alayının bayraktarı da kendi topluluğundan ayrılarak ilerler. Burada kız evinini bayraktarıyla karşı karşıya gelir.

Bayraktarlar isterlerse yanlarına birkaç yardımcı alabilirler. Şimdi her iki bayraktar da kendi gruplarından uzaktadırlar.

Gelin alayının bayraktarı, karşısındakileri başıyla selamlar. "Kız evi naz evi", "Kız evi kızarcı olur" denir. O yüzden burada soru soracak olan hakim durumda bulunan kız evinin bayraktarıdır. Erkek tarafı hep aşağıdan alır.

Daha sonra, herkesin duyabileceği bir sesle aralarında aşağıdaki konuşmalar geçer. Buna "bayrak sorusuna giriş konuşması" denir. Bu giriş sorusu hemen her düğünde değiştirmeden sorulan kalıp sözlerdir.

Kız evinin bayraktarı:

- Nereden gelip nereye gidiyorsunuz?

Gelin alayının bayraktarı

- Hazırlardan gelip huzurlara (Son elli yıldır Hızırlar'a gidiyoruz.)

Kız evinin bayraktarı:

- Hazırlar kim? Huzurlar (Son elli yıldır, Hızırlar) kim?

Seğmen alayının bayraktarı:

- Hazırlar biziz, huzurlar da sizsiniz. (Hızırların da nerede olduğunu ancak Allah bilir)

Her düğünde tekrarlanan bu kalıplaşmış sorulardan sonra asıl bayrak sorusuna geçilir: Bayrak sorusu her düğünde tek soru olarak sorulmakla birlikte kimi zaman iki ya da üç soru olarak da sorulmaktadır.

Soru (sorular) doğru yanıtlanırsa bayraktarlar bayrakları değiştirirler. Gelin alayının bayrağını kız evinin bayraktarı, kız evinin bayrağını da gelin alayının bayraktarı alır. Bayraktarlar kol kola girerek bir dostluk havası içinde ve yeniden başlayan davul zurna eşliğinde kız evine gidilir.

Soru (sorular) doğru yanıtlanmazsa karşı taraf cezalandırılır. Bunun için bir koyun ya da kuzu kesilir, (göçebelik döneminde dağlarda yakalanan geyik getirildiği söylenir) kız evinin gençlerine bir şölen verilir. Son yıllarda koyun ya da kuzu yerine para da verilmektedir. Böylece karşı taraf cezalandırılmış olur.

Bu şölenin masrafını erkek tarafının bir yakını çeker. Sorular yanıtlanırken "Doğru yanıt o değil, şuydu" gibi tartışmalar da olur. Kimi zaman bu tartışmalar büyük münakaşalar, kavgalara kadar gider.

Yörede sorulan bayrak soruları pek çok ve değişiktir. Hemen her düğünde bir soru üretilmektedir. Soruların hiç duyulmamış olması ve ilginç olması önemlidir. Ayrıca sorular çoğu kez manzum olarak söylenen ölçülü sözlerden kuruludur. Soruların bilmece özelliği gösterenleri de çoktur.

Yörede sorulan bayrak sorularını genel olarak üç kümeye ayırmak mümkündür:

1. Halkın günlük yaşayışı, doğa ve hayvanlar üzerine sorulan bayrak soruları

2.Din bilgisi ağırlıklı sorular. Bilindiği gibi Avşarlar 135 yıl önce (1865) yerleşik düzene geçmişlerdir. Yerleşik düzene geçtikten sonra bazı gençlerin Kayseri ve İstanbul medreselerine (üniversitelerine) okumaya gittiklerini iyi biliyoruz. Bu gençler Osmanlı medreselerinde daha çok Kur'an, hadis, tefsir, fıkıh, kelam ve siyer gibi din ağırlıklı dersler okurlardı. Bu medreselerde okuyan öğrencilere de "molla" denirdi.

İşte bu mollaların ya da onların öğütlemesiyle hazırlanmış olan din bilgisi soruları. Bu tip sorular Osmanlı medreselerinde nelerin okutulduğunu, kültürümüzün nerelerden kaynaklandığını göstermesi bakımından önemlidir.

Batı dediğimiz Avrupa'nın bilimde, teknikte, askerlikte yeni buluşlar yaptığı bir dönemde, bizim belli kalıplar içinde durmadan döndüğümüzü göstermesi bakımından da bu sorular ilginçtir.

3. Karşı tarafın mutlaka cezalandırılması düşüncesiyle hazırlanmış yanıtı olmayan sorular. Bunlara "şaşırtmaca sorular" denirdi. Özellik gelin olacak kızda gözü olanların hazırlattığı sorularda bunlar.

Yörede Sorulan Bayrak Soruları:

1.
Kurgulu bir kağnının (ekip sapı taşıması için kurulmuş kağnı denmek isteniyor) kaç deliği vardır?
Yanıt: 36

2.
Hayvanda dilsiz, meyvede gülsüz, Kur'an'da mimsiz sure nedir?
Yanıt: Balık, incir, Kevser suresi

3.
Allah'tan korkmaz, cennetten çıkmaz o nedir?
Yanıt: Çocuk

4.
Yaptıran yaptırmış ama kendisi için yaptırmamış; yapan da kime yaptığını bilmemiş, bu nedir?
Yanıt: Tabut

5.
Yere vurdum yumruğu
Budur Hak'kın buyruğu
Üç yüz altmış beş kurbağanın
Kaç kilo gelir kuyruğu?

Yanıtsız

6.
Mezarsız köy hangisidir?
Yanıt: Kayseri Panarbaşı'nın Küçük Gürleyen köyü. (Onlar eskiden ölülerini Büyük Gürleyen Köyü'ne gömerlermiş)

7.
On altı nunlu, bir cimli sure hangisidir?
Yanıt: En-Nas suresi

8.
Gökten indi bir Arap
Ağzında yeşil yaprak
Sana diyom bayraktar
Bu dünya kaç kilo toprak?

Yanıtsız

9.
Dünyaya gelir
Ne eli var, ne ayağı
Kırk gün sonra
Eli de var, ayağı da var
Bu nedir?

Yanıt: Kurbağa

10.
Elde sitil (çitil, bakraç), dağda kımız. Bu, kimin işidir?
Yanıt: Çobanın işi.

11.
Camisi candan
Seccadesi gönden
Abdest suyu kandan
Kıblesiz namaz kılan kimdir?

Yanıt: Yunus Peygamber. (Yunus balığının karnındayken)

12.
 Bir baba kızına ne zaman halhalı kestirebilir?

Yanıt:
Karakış kara giderse
Zemheri de zemheriliğini ederse
Mart'ta sıçan siymezse
Nisan'da da yağar dinmezse
Kızım sana halhalı kestiririm.

13.
Nun üstünde nun durur
Mim üstünde mim durur
Azrail ölünce
Cenazesine kim durur?

Yanıt: Nun üstünde nun durur, Nuh Peygamber, Mim üstünde mim durur, Muhammet Peygamber, Azrail ölünce kimse kalmayacağına göre, önce kendi namazını kılacak, sonra da "Böyle zor olduğunu bilseydim kimsenin canını almazdım" deyip ölecek.

14.
Kendinden hasıl olan kadınla evlenen erkek kimdir?
Yanıt: Adem Peygamber. (Havva onun sol kaburgasından çıkmıştı.)

15.
 Binboğa dağlarındaki çamların kaç kozalağı vardır?
Yanıtsız

16.
Bir zurnanın kaç deliği vardır?
Yanıt: 7+1=8'dir.

17.
Habil ile Kabil'in nifakına sebep olan kızın adı nedir?
Yanıt: İkrime

18. Bugün günlerden nedir?
Yanıt: Bugün dünya, yarın ahiret.

19.
Dört yaşındaki bir dananın kaç boğun boynuzu olur?
Yanıt: Dört

20.
Poyraza dönerek namaz kalın kimdir?
Yanıt: İmam. (Cuma'da hutbede.)

21.
Bir çoban sürüsünü hangi öçüye göre örüme (gece otlatmaya) kaldırır, götürür?
Yanıt: Bulut gidiyor Şam'a

22.
Davarı doldur dama (Hava soğuk olacak)
Bulut gidiyor Urum'a (Anadolu)
Duvarı kaldır önüme. (Hava sıcak, ılık olacak)
Demircilerin dövemediği
Boyacıların boyayamadığı
Şey nedir?

Yanıt: Hazret-i Ali'nin kılıcı.

23.
Bayık yirmi yaşındayken sakal kaç yaşında olur?
Yanıtsız.

24.
Bir dalda kırk elma
Kaçı kuzeyde, kaçı güneyde?

Yanıt: Günlük kırk rekat namaz kastediliyor. Bunun 14'ü sabahtan öğleye kadar (kuzeyde) 26 rekat da öğleden sonra (güneyde)

25.
Karınca kaynar çıkar
Dibinden oynar çıkar
Ağzın burnun avucuma
Soluğun nereden çıkar?

Yanıtsız.

26.
Bir baba kızını kime vermek istemez?
Yanıt: Yağma yapmayan erkeğe.

27.
Oğluyla sarılıp yatan ana kimdir?
Yanıt: Toprak ana.

28.
Adem ile geldi dünyaya
Nuh ile girdi Tufana
Üç sefer geldi cihana
Bir daha gelecek ahir zamana
Kim bunlar?

Yanıt: Hz. Muhammet'in nuru, Şeytan (eşek suretinde gemiye bindi) Hz. İsa (bir daha dünyaya gelecek kırk yıl şeriat esaslarına göre dünyayı yönetecek).

29.
Evvelinin adı
Dünyanın tadı
Nuh peygamber bir gemi yaptırmış
Ustasının adı?

Yanıt: Allah, Kur'a, Cebrail.

30.
Şansı kötü giden öksüz kızın ağzından düşürmediği söz nedir?
Yanıt:
Derdim seni derdim seni
Anam olsa derdim seni

31.
İt senede kaç yavru yapar?
Yanıt: 4-6

32.
Üzerimizdeki giyecekleri neye göre ayarlarız? (Kış ya da yaza göre demek isteniyor)
Yanıt:
Dut yaprağı açtı soyun
Dut yaprağı döktü giyin

Günümüzdeki düğünlerde, bu yörelerde artık bayrak sorusu sorulmamaktadır.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 14325 kez gösterilmiştir.