TÜRK HALK OYUNLARI
KATALOĞU ÇORUM OYUNLARI:
Çorum ve
havalisinde oynanmakta bulunan başlıca raks çeşitleri şunlardır: Çorum Halayı,
Türkmen kızı, (Kürdün Kızı), Hürünü, İğdeli Gelin, Yerli Zeybek. Kadın oyunları
da vardır ayrıca. 1. Çorum
Halayı: Umumiyetle 6-20 erkek tarafından davul zurna eşliğiyle yürütülen
meydan oyunudur. Dört ana figürü vardır: a. Ağırlama, b.
Oynatma, c. Ortalama, d. Hoplatma.
Oyun ağır başlar, gitgide
hızlanır. Üç kısımlı oynandığı zaman "Oynatma, kalkar. Hoplatma kısmına
"Yeldirme" de denir. 2. Türkmen Kızı
(Kürdün Kızı): Umumiyetle kadınlarca yürütülen bu oyunun çok hoş taklitçi
figürleri vardır. İki oyuncusundan biri erkek olmasa da erkek mevkiinde rol
sahibidir. Hamur yoğurmak, yün tartmak, inek sağmak gibi günlük hayata dair
temsilî bir oyundur. Altı telli sazın eşliğinde ve aynı isimdeki türküsü
söylenirken -türkü sözlerinin isteklerine uyularak- icra edilir. 3. Hürünü:
Bir kadın, bir erkek iki oyuncu tarafından oynanır. Bazı müstehcen figürleri
vardır. Bozulmuş bir oyun olarak düşünülebilir. 4. İğdeli
Gelin: Kadın erkek karma halde bu oyunda yer alırlar. Eski bir meydan
oyunudur. Al'ka çekmekte gecikmez. Oyuncular önce elele tutuşarak karşılıklı
deyimler söyleştikten sonra, oyunun asıl hareket kısmı başlar. Çok manalı ve
tartımlı (ritmik) figürler gösterir. Canlandırılmaya değer hoş bir oyundur.
Umumiyetle davul zurna eşliğiyle oynanır. 5. Yerli Zeybek:
Bu oyun çok yaygın olmamakla beraber, eski ve orjinal olduğu bellidir. Gelin
rolünü oynayan kadın ortada, güvey ile öbür delikanlılar da ellerinde hançer
olarak gelinin etrafında kıskanç ve dehşet verici hareketlerle oynarlar.
Yukarıdaki oyunlar
dışında kadın meclislerinin, çeşitli oyunları da ayrı bir kısımdır, ayrıca
incelenmeye değer. Halay'a çıkan
delikanlılar elele dizilirler. Hallerinde gururdan eser yoktur. Önce, başlar
hafifçe öne eğik vaziyet alırlar. Aşağılık duygusu uyandırmayacak haldeki bu
durum tabiî bir tevâzuun ifadesi kaldığını derhal sezdirir. Davul gümbürdeyince
birlikte eğilip t'zimde (saygıyla selamlama) bulunurlar: "Her kime, herkes
sevdiğine hey!" Bunu haklı bir gururun doğruluşu takip eder. Davul zurna
vuruşunu tempoya, zurna da uzun çekişini Halay'ın kaidesine değiştirmekle,
sekmeler başlar. Başı çeken idarecidir. Sonrakiler toplumu temsil edercesine
başın yolunda yürürler. Ayaklar oya dokuyacaktır. Zevk inceliğiyle bir mekik
gibi örgülenirler. Bütün bir takım, seyirciler çevresinin tam ortasında bir
mihver gibi hem coşar, hem coştururlar. Nağme çeşitliliği ortasında figürler
eğilip bükülür. Her işin düzgün ve
iyi gittiğini, arkadaşlarının riayetle bağlılığını gören baş idareyi güvenle
yanındakine bırakır. Saygıyı sevgiyle karşılamak üzere ayrı ayrı her oyuncunun
önüne gelip ayak intizamını bozmaksızın eldeki mendili omzuna atar ve arkadaşın
boynuna sarılır gibi yapar. Karşısındaki de tabiatiyle temponun 'hengi
dairesinde mukabelede bulunur. Ağırbaşlılık içinde devam eden ilk kısımdan sonra
gençler kızışırlar. Hedefe varmanın hıza bağlılığını denemişlerdir. Değişen
havayla Üçleme'ye geçiverirler. Sabit bakışların
şimşek huzmeleri etrafa serpilivermiştir. Hıza rağmen, tam temposunda olarak
kimi yere değip kalkan ve kimi ileri fırlayan yekşekil ayaklarda yine de temkin
vardır. Âdeta şu atasözünün emrettiği dikkat ve özenle davranıldığı fark olunur:
"Erişir menzil-i maksuduna aheste giden, tîz-i reftar olanın p'yine d'men
dolaşır. Üçüncü kısım,
yiğitlikteki azimli gururun tunçtan bir kale gibi âdeta duvarlaştığı bir
merhaledir. Her hareket, âhenkli zıplayışlar, taban çarparak ileri fırlayışlar,
göğüslerin inançla kabarışı, bütün bunlar hep hedefe şuurla koşuşmanın
ifadeleridir. En küçük bir
yorgunluk izi hissettirmeyen tunçlaşmış çehrelere güvenmemek nasıl mümkün
olabilir? Birlikte yeri döven dizler iki çeliğin çarpışması gibidir. Çünkü,
kıyasıya düşmüşlerdir. Yiğitlerin omuz omuza kurduğu ve tırmanmak istercesine
yücelik külçe hali, som bir kalkan gibi kımıldanır. Dedeleri de her halde
kımızla coşunca aynı surette kucak kucağa sıkışıp şen bozkır gecelerinde Halay
çekerek konukları heybete getirirlerdi. Maşalama'ların mat ışıkları, ürpertili
yıldız pırıltıları ve tabiat enginliğinin yüce dekoru ortasında, halinden memnun
ve ilerisine güvenli gölgeli kümeleri her halde yine böyle sevindirirlerdi.
Omuz omuza bağlaşık
kitlenin kenetli kol ve gövdeleri davul gümbürtüsüyle sıçraşarak tabanlar efece
yere çalındıkça kahraman ataların "Bir vuruşta yerden su fışkırtma" efsanesi
gerçekleşir gibi olur. Hatıraların ted'isi (çağrışımı) gönülleri bu yolda sarıp
sarmalar. Oyun bitince gözler âdeta soruşurlar: Tek davul ve tek zurnanın bir
nefeslik zemzemsiyle ağaç, kuş ve bulutları ve hatta rüzgârı eğlentisine katarak
bütün seyircileri büyüleyip sürükleyen bu bir avuç delikanlı iş başa düşünce
nelere muktedir olamazlar ki? Bir oyunun öğretici
tarifi pek tabiî olarak yukarıdaki duygulu ifadelerden farklı ve kuru olur.
Ancak, böylesine coşkun intibalarda da seyircilerin coşkunluk derinliğini okumak
mümkündür ve her oyun bir coşkunluk için oynanır.
|